Kaplumbağa Rafet'in çığlığına kulak verin...
Hasankeyf Ilısu baraj projesinin 1950 yılından beri uyuz uyuz yapılmaya çalışılması,tarihi gömmeye ve de bile bile bir türü yok etmeye çalışılması sizleri de rahatsız ediyor mu? Etmeli!!!
-Peki ne yapmalı?
Bu olaya tepki veren ve bu doğal güzelliğin yok olmaması için çalışan insanlar mevcut DOGA DERNEGİ bizlerin kültürel hazinesi için mücadele vermekte,lütfen bu sese kulak verin.
SEN DE BİRSEYLER YAPABILECEGINI ve BU OLUSUMA DESTEK VEREBILECEGINI DUSUNUYORSAN buradan doğa derneğine bu güzel insanlara yazabilirsin.
ILISU BARAJI
Yer Güneydoğu Anadolu, Suriye ve Irak sınırına yaklaşık
65 km uzaklıktadır
Nehir Dicle
Barajın yüksekliği 135 metre
Barajın uzunluğu 1820 metre
Baraj gövdesi/alanı 313 km2
Üretim gücü/kapasitesi 1200 MW
Elektrik 3800 GWh/yıl (Türkiye enerji ihtiyacının %2'si)
Maliyeti 2 Milyar Euro
Etkilenecek nehir yatağı 400 km (Dicle ve Dicleya akan yan sular ve kolları)
İnşaa süresi Yaklaşık 8 sene
Ön görülen başlama tarihi 2008
Kullanılabilirlik Süresi 50-80 yıl
Projenin Ortakları
İhaleyi veren DSI- Devlet Su İşleri
Ülkeler/mali sorumluluk Avusturya (Kontrollbank AG - ÖKB), Almanya (Euler
Hermes) ve Isviçre (Isviçre Export Risk Garantisi - SERV)
Firmalar Andritz AG (Avusturya)- Konsorsuyum başkanlığı
İnşaat Firmaları Züblin AG (Avusturya/Almanya), Alstom Ltd., Stucky, Maggia, Colenco (Isvicre), Nurol, Cengiz, Celikler, Temelsu (Türkiye)
Bankalar Bank Austria Creditanstalt (Avusturya), DekaBank (Almanya)
Finansman Société Générale (Fransa), Garanti Bankasi ve Akbank (Türkiye)
Projenin Tarihçesi
Türkiye'de Dicle nehri üzerinde yapimi planlanan Ilısu Barajı şu anda dünyanın en çok tartışılan baraj projesidir.
On seneden beri çevre ve insan hakları örgütleri projenin devasa kültürel, ekolojik, insani ve politik etkilerine karşı mücadele vermektedir. Ilısu 75 000 km2 lik bir alanı kapsayan, dünyanın en büyük sulama ve elektrik üretimi projelerinden biri olan GAP Projesinin bir parçasıdır. Ön görülen 22 barajdan şimdiye kadar yaklaşık yarısı tamamlanmış durumdadır. Fırat nehri üzerine yapılan Atatürk ve Birecik barajları bunlardan bir kaçıdır. Ilısu Barajı, ilkbaharda oluşan sel sularını toplayarak su seviyesinin en yüksek olduğu dönemlerde ve elektriğin en çok talep edildiği (Pahalı olduğu) saatlerde üretime geçecek şekilde planlanmıştır.
Projenin Kronolojisi
1950 li yıllar Projeye dair ilk tartışmalar.
1971 Projenin gerçekleşip gerçekleşemeyeceğine yönelik ilk araştırmalar.
1982 Proje planının kabul edilmesi.
1997 - 2000 İsviçre Firması Sulzer Hydro öncülüğünde İsviçre, Avusturya, İngiltere, İtalya ve İsveç Firmalarında oluşan bir Konsorsuyum hazırlık çalışmalarının başlaması.
Sulzer Hydro firması 1999 yılında Avusturya firması olan VA Tech/A tarafindan satın alındı.
2000 İsveç firması Skanska projeden çekildiğini bildirdi.
2001 İngiltere inşaat firması Balfour Beatty ile İtalyan firması Impregilo, ilgili kredi sağlayan kuruluşlarının (ECA) teminatı üstlenmeyeceklerine yönelik yaptıkları açıklamadan sonra, aynı şekilde projeden çekildiklerini bildirdiler.
2002 Projeye kredi veren isviçre bankası UBS projeden çekildi Gerekçe: Ilısu Baraj Projesi'nin doğuracağı sosyal ve ekolojik sonuclara
ilişkin süregelen belirsizlikler.
2004 Sonbaharı Türkiye yeni bir ortaklık oluşturmak üzere girişimlerde bulunuyor.
2004 - 2005 Avusturya firması VA Tech Hydro, Almanya'dan Züblin , İsviçre'den Alstom, Stucky, Maggia, Colenco ve Türkiye'den Nurol, Cengiz, Çelikler, Temelsu firmalarından oluşan yeni bir ortaklık oluşturarak Almanya, Avusturya ve İsviçre kredi kuruluşlarına projenin yapim garantisi için başvuru yaptı.
2006 VA Tech Hydro Andritz AG/A tarafından satın alındı.
Mart 2007 Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetleri projeye hazine garantisi teminat edip, krediyi sağlayacaklarını berittiler. Verilecek olan kredi garantisi, yerine getirilmesi gereken 153 şarta bağlanarak bir uluslararası bilirkişi ekibinin bu yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini izlemek üzere görevlendirildi.
Dünya çapında bu karara karşı protestolar başladı.
Temmuz 2007 Zürih Kantonal Bankası (İsviçre) projeden çekildiğini açıkladı. Gerekçe: Ilısu Baraj Projesi, bankanın sürdürebilir kalkınma prensiplerine aykırıdır.
Ağustos 2007 Türkiye, Konsorsiyum ve Bank Austria Creditanstalt (Avusturya), Société Général (Fransa) ve DekaBank (Almanya) arasında barajın yapımı için anlaşma imzaladı.
Mart 2008 Proje ortakları tarafından Kurulan Bilirkişiler 153 şartı denetlemek için Türkiye ye geldi. Uzmanlar Komitesi araştırma sonucunu açıkladı.
Sonuç: Öngörülen yükümlülüklerden hemen hemen hiç birinin yerine getirilmedigi gibi, uluslararası standardlarda uygulanmış / yakalanmış degil. Uzmanlar baraj inşaatına başlamanın en az iki sene daha ertelenmesi gerektiğini öneriyor.
Bütün Bunlar ne için?
Hasankeyf'i Kurtarmak: Kültürel Miras
Güneydoğu Anadolu'nun ilginç ve pitoresk köyü Hasankeyf'in tarihi çok eski dönemlere dayanır. Bölge dokuz uygarlığın tarihini barındırır ve Asur, Roma, Bizans, Artuk, Eyyübi ve Osmanlı'dan önemli arkeolojik ve kültürel izler taşır.
Ankara Üniversitesinden Prof. Dr. Oluş Arık tarafından 1986-2003 arasında yürütülen kazı buluntularına göre bölgede insan yerleşimi M.Ö. 4000 civarında başladı. İlk yerleşimciler büyük olasılıkla Dicle Nehri boylarındaki mağara ve vadilerde yaşamaktaydı. Asurlular ve komşu bölgelerdeki diğer topluluklar, kayalık mağaralarda yaşayan insanlara 'kefenen' (taş insanı) adını verdi.
Daha ileriki tarihlerde bölge Makedon, Pers, Sasani ve Roma egemenliğine girdi. Romalılar genellikle fethettikleri toprakların adını değiştirdilerse de, 7.yy.a kadar bölge antik Asurca ismi olan 'Castrum Kefa' (Taş Hisar) ile anılmaya devam etti.
15.yy'da Doğu Roma uygarlığının bağımsız kiliselerinden biri bu bölgede ortaya çıktı. Suriye kültürü ve halkı bu kilisenin çatısı altında gelişti. 'Cepha' (Suriye Piskoposluğu) 451'de Chalcedon Konsülünde bir piskopos tarafından temsil edildi.
7.yy'daki İslam hakimiyetinden sonra da Suriyeliler bölgede yaşamaya devam ettiler. Bölgenin ismi artık Arapça'da Castrum Kefa demek olan Hısn Kayfa olmuştu. Bu isim sonunda Hasankeyf haline geldi. Bir çok Abbasi valisinin yönetiminde kaldıktan sonra, 10.yy'da Hamdani ailesi tarafından bölgede bir eyalet kuruldu.
1090 yılı civarında Büyük Selçuklular bölgeyi ele geçirdi. 1102'de Büyük Selçuklulara bağlı Artuklu eyaleti Hısn Kaifa kuruldu. Selçuklu egemenliği Hasankeyf'in altın dönemi olarak nitelendirilir.
1236'da Hasankeyf Eyyübileri olarak bilinen eyalet kuruldu. 14.yy'daki Moğol istilasından sonra Anadolu'daki Akkoyunlu prensleri egemenliklerini Hasankeyf'e kadar genişlettiler. Osmanlı, Safevi (Pers), Eyyübi ve Akkoyunlu devletlerinin sınırında yer alan bölge, bu güçler arasındaki çatışmalardan nasibini aldı. Sonunda 1524'de Osmanlı egemenliğine girdi. O zamandan beri Anadolu birliği içinde yer almıştır.
Tüm bu sözü edilen tarihi, kültürel, dini ve arkeolojik önemine rağmen Hasankeyf yıllar önce bölgenin eşsiz mirası göz ardı edilerek planlanan Ilısu Barajının suları altında kalmak üzeredir.
Bu talihsiz baraj projesi, 10.000 yıllık tarihi 50 yıldan fazla ömrü olmayan bir oluşum için yok edecek. Onbinlerce yıllık kültür, din ve mimari geri dönülemez şekilde zarar görecek.
Baraj projesinin savunucuları tarihi kalıntıların bir kısmını koruyacak önlemlerin alınacağını belirtiyor. Ancak arkeologlar ve diğer uzmanlar hiçbir boyutta önlemin bölgede gerçek bir koruma planı kadar koruma sağlayamayacağına dikkat çekiyorlar.
1968 Kasımında UNESCO Kamu veya Özel Çalışmalar tarafından Tehlikeye Atılan Kültürel Mülkiyetin Korunması Hakkında bir dizi tavsiye yayınladı. "Sosyal ve kültürel kalkınmayı sağlamak kadar, insanlığın kültürel mirasının korunmasını sağlamak da hükümetlerin görevidir. Alınacak önleyici ve düzeltici önlemler kamu veya özel çalışmalar tarafından tehlikeye maruz kalan kültürel mülkiyeti korumayı yada kurtarmayı amaçlamalıdır." UNESCO'nun tavsiyeleri Türkiye ve projeyi finanse eden konsorsiyumu desteklemeyi planlayan pek çok başka Avrupa ülkesi tarafından onaylandı.
Baraj ile ilgili bilgiler Doğaderneği.org adlı derneğin kendi sitesinden alıntı yapılmıştır.
Hasankeyf Yok olmasın!
17 Kasım 2008 Pazartesi Gönderen yobaz zaman: Pazartesi, Kasım 17, 2008 | Etiketler: kültür
Kaydol: Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder